Tahmini Okuma Süresi: 16 dakika

1. Giriş

Ticari hayata bir işletme kurarak sıfırdan girmek, ilgili sektörde artık kartelleşmiş ve gücü elinde bulunduran büyük şirketler bulunması nedeniyle kimi zamanlar mümkün olmamaktadır. Bu büyük şirketler karşısında yer alacak şirketin kurulması çok ciddi bir zaman ve emek gerektirmektedir. Ayrıca şirketin yurt dışında kurulması planlanıyorsa o ülkenin mevzuatına hakim olmak gerekmektedir. Bu durumda bahsedilen süreçlerin çok daha kolay atlatılmasını sağlamak için tacirler yeni bir şirket kurmak yerine var olan bir şirketi devralmayı veya bu şirket ile birleşmeyi tercih etmektedirler. Diğer bir ifadeyle çoğu zaman şirket evlilikleri olarak da ifade edilen, birleşme veya devralma seçeneği, tek başına büyümeyi tercih etmek yerine çok daha hızlı sonuç veren ve daha az risk içeren bir çözümdür. Ancak şirket evliliklerinin çok büyük hacimli işlemler oldukları ve buna bağlı olarak çok detaylı ve titiz çalışmalar gerektirdiği unutulmamalıdır.

2. Yatırımcı (Alıcı) Türleri

Birleşme ve devralmaya geçmeden önce, yatırımcı türlerini incelemek gerekmektedir. Temelde yatırımcıların “stratejik” ve “finansal” olmak üzere iki farklı amaç güttüğünü görmekteyiz.

Stratejik yatırımcının kısa sürede kar gütme amacından ziyade, ilgili şirketi tüm malvarlığıyla satın alarak kendi bünyesine katma amacı güttüğünü görmekteyiz. Başka bir ifadeyle stratejik yatırımcı uzun vadeli planlamalar yapar. Bu tip bir yatırımcı daha çok ilgili şirketin rakibi (yatay satın alım, horizontal acquisition) veya müşterisi (dikey satım alım, vertical acquisition) olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Dünyaca ünlü fotoğraf paylaşım servisi Instagram’ın, Facebook tarafından satın alınmasını1 yatay satın alıma, teknoloji devi IBM’in bulut teknolojisi alanında uzman olan EMC’yi satın alması dikey satın alıma örnek gösterilebilir.

Finansal yatırımcının ise asıl amacı özel yatırım fonları (private equitys) kullanarak kısa sürede yüksek kar etmektir. Diğer bir değişle finansal yatırımcı kısa vadeli planlama yaparak kısa sürede kar edeceğini düşündüğü şirketlere yatırım yapar. Özel yatırım fonlamasında finansörler, ortak bir havuza sermaye koyarak2 toplanan meblağ ile hedef şirkete giriş yapıp,3 kar elde ettikten sonra çıkarlar.

3. Özel Amaçlı Şirket Kavramı

Özel amaçlı şirketler (special purpose vehicles), daha çok yukarıda da bahsettiğimiz üzere özel yatırım fonları tarafından ilgili yatırıma özgü olarak geçici hedefleri yerine getirmek amacıyla kurulurlar. Diğer bir değişle özel amaçlı şirketin, hedefteki şirketin satın alınması dışında başka bir faaliyeti yoktur.

Özel amaçlı şirketin kurulmasında finansal ve vergisel olmak üzere temelde iki tür menfaat bulunur. Yatırım amacıyla bir araya gelen kişilerin kendilerinden bağımsız olarak projeye özgü bir şirket kurması, finansmanı sağlayacak olan taraf açısından (mesela banka) gelir ve giderlerin bu kişilerden ayrı olarak şirket nezdinde takip edilebilmesini sağlayacağından burada finansal açıdan bir yarar bulunmaktadır. Ayrıca söz konusu şirketin, kendi hisselerini güvence göstererek bankadan kredi alabilecek olmasında da (leveraged buyout) finansal yarar vardır. Özel amaçlı şirketin vergilendirmesi az olan bir ülkede kurulmasındaki yarar ise vergisel yarardır.

4. Satın Alma Öncesi Nitelikli Ön İnceleme Yapılması (Quality Due Diligence)

Birleşme ve devralmalar çok büyük hacimli işlemlerdir, beraberinde çok büyük sorumluluklarda getirir. Alıcı, sonradan ortaya çıkabilecek problemler için satımdan önce çeşitli önlemler almalıdır. Alıcının da bu önlemleri alabilmesi için ihtiyaç duyduğu ön bilgiyi edinmesini sağlayacak nitelikli incelemeye “due diligence” denilmektedir. Başka bir ifadeyle due diligence bir durum tespitidir. Alıcının veya birleşmeye katılacak şirketin inceleme süresinde edindiği bilgiler taraflar arasındaki bilgi farkını azaltmakta ve böylelikle daha rasyonel bir müzakere ortamı ve daha yüksek bir fiyat önerilme olanağı sağlanmaktadır.4

Nasıl ki bir insanın check-up ismi verilen fizik muayene süreci çeşitli aşamalardan oluşuyorsa5 adeta şirketlerin check-up’ı olarak nitelendirebileceğimiz due diligence işlemi de çeşitli aşamalardan oluşmaktadır.6

Uygulamada bu nitelikli ön incelemenin Big 4 adı verilen7 bağımsız üçüncü kişi danışmanlık şirketlerine yaptırıldığı görülmektedir.

Vergisel İnceleme: Çok büyük şirketlerin çok büyük vergi borçlarının da olması olasıdır. Bu nedenle alıcı, satım öncesi bu incelemeyi yaptırmalıdır.

Finansal İnceleme: Bu incelemede açıktan satış yapılıp yapılmadığı, faturaların kayıtları, şirketin alacak ve verecekleri, şirketin sermaye durumu gibi hususlar incelenir.

Operasyonel İnceleme: Üretim alanında faaliyet gösteren bir şirketin satıma konu olduğu durumlarda yapılan inceleme türüdür. Örneğin fabrikada ki makinelerin performansının ne durumda olduğu gibi amortisman incelemeleri yapılır.

İnceleme aşaması satım sürecinin en önemli kısmıdır. Bu aşamada alıcı doğacak ihtilaflar neticesinde kendini koruyabilmesi için gerekli olan önlemler alınır. Tüm bu incelemelerin yapılmasının ardından alıcı, bir değerlendirme yaparak bedel belirler.

Elbette yapılan bu incelemeler satıcı için de hayati önem arz eder. Satıcı, alıcı için gerekli olduğunu düşündüğü bilgileri bir rapor halinde kendisine sunar. Oluşturulan bu raporun neticesinde, satıcının ağır kusuru veya kasti olarak sunmadığı bir husus yoksa satıcının ayıba karşı tekeffül sorumluluğu ortadan kalkar.

Yukarıda da değindiğimiz üzere alıcı, çoğu zaman satıcının rakibi veya müşterisi olabilmektedir. Bu durumda satımdan önce sunulan raporun ticari sırlarda içermesi muhtemel olduğundan satıcıyı korumak amacıyla bir gizlilik sözleşmesi yapılmaktadır.

5. Sözleşmenin İmzalanması

Aslında taraflar arasında sözleşme akdedildikten sonra ödeme yapılmaz. Şirket devri ve birleştirmelerinin söz konusu olduğu durumlarda müzakere aşaması ve sözleşmelerin imzalanması ayrı bir dönem, hisselerin devredildiği ve kararlaştırılan bedelin ödendiği kapanış aşaması ise ayrı bir dönemdir.

Yukarıda da bahsettiğimiz due diligence aşamasının ardından alıcı hisselerin tamamını almak isteyebilir. Hisselerin tamamının (%100’ünün) devredildiği durumda satıcı tarafın artık satıma konu olan şirketle bir ortaklık ilişkisi kalmadığından taraflar arasında bir hissedarlar sözleşmesi imzalanmaz.  Bu durumda yalnızca hisse alım sözleşmesi (share purchase agreement) akdedilir.

Alıcının şirketin tüm hisselerini almadığı durumda8 bir hissedarlar sözleşmesi (shareholder agreement) düzenlenir. Aşağıda bu konuya detaylı olarak değineceğimizden şimdilik sadece adını zikretmekle yetiniyoruz.

6. Hisse Alım Sözleşmesi ( Share Purchase Agreement [SPA] )

Hisse alım sözleşmesi due diligence raporları doğrultusunda hazırlanan, tarafların beyan ve tekeffüllerini düzenleyen sözleşmedir. Hisse alım sözleşmesi esas sözleşmedir.

Bu sözleşmeden taraflar ve temsilcileri, sözleşmenin akdedildiği yer ve tarih, uyuşmazlıkların çözüm yeri ve mercii, satıma konu olan hisselerin bedeli, tekeffülden doğan sorumluluk gibi hususlar düzenlenir. Bu sözleşmenin akdedilmesi ile birlikte yukarıda da değindiğimiz üzere birinci aşama olan müzakere ve sözleşmelerin imzalanması aşaması tamamlanır. Bu aşamada henüz hisselerin mülkiyeti el değiştirmemiştir yani hisseler alıcıya geçmemiştir. Hisselerin mülkiyeti kapanış (closing) tarihinde el değiştirecektir. Bu durumda hisse alım sözleşmesi, kapanış tarihinden önce akdedilmekte olup; borcun doğumu bir şarta (condition precedent) bağlanabilecektir. Örneğin alıcı due diligence raporlarına dayanarak belirtilen tarihten önce düzeltilmesi gereken hususları satıcıya bildirebilecek, düzeltilmemesi durumunda işlemden vazgeçeceğini yahut sorumluluğun satıcı tarafından tazmin edileceğini belirtebilecektir.

Tabii ki bu durumda hisse alım sözleşmesinin imzalanmış olmasına karşın, hisselerin devri henüz gerçekleşmediğinden alıcının hedef şirket üzerinde bir tasarruf yetkisi bulunmaz. Elbette kapanış işlemine kadar geçecek olan süreçte şirkette bir takım değişiklikler meydana gelmesi, hisse fiyatlarının değişmesi olasıdır. Bu durumda alıcı, mevcut durumda esaslı değişikliklerin oluşması durumunda işlemden vazgeçeceğini bildirebilecektir. Ancak meydana gelen değişikliklerin satıcıdan kaynaklanmaması veya mücbir sebebe dayanması durumunda satıcının bir sorumluluğu bulunmayacaktır. Hisse alım sözleşmesinin akdedilmesinden, kapanış işlemine kadar geçen bu süreç ara dönem olarak isimlendirilir.

7. Kapanış (Closing) İşleminin Ön Koşulları

Sözleşmenin imzalanmasının ardından veya imzalanmadan önce taslak hali ile rekabet kurumundan işlem için onay alınmalıdır. Rekabet kurumunun birleşmeler ve devralmalar konusunda yayımlamış olduğu tebliğ doğrultusunda hazırlanır.

Birleşme veya devralmaya konu olan şirketin tabii olduğu düzenlemeler gereği closing işlemi için bazı özel kurumlardan izin alınması gerekebilir. Örneğin şirketin finansal piyasalarda faaliyet gösterilmesi durumunda BDDK, İletişim sektörü BTK’den izin alınması gerekir.

8. Ayıptan Doğan Sorumluluk

Esasında satım sözleşmelerinde doğan ayıplarda uygulanacak hükümler TBK 219-231 maddelerinde düzenlenmiştir. Satıcının ayıba karşı tekeffül sorumluluğu kusurundan bağımsızdır. TBK m.219’a göre ayıp, satıcının alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik bir husustur.

Satıcının, ayıba karşı tekeffül sorumluluğundan bahsedebilmek için gerçekleşmesi gereken bazı şartlar vardır. Bu şartlar:

  • Taraflar arasına bir sorumsuzluk anlaşmasının yapılmamış olması,9
  • Ayıbın, satış öncesinde veya en geç satış anına kadar mevcut olması,
  • Alıcının ayıbı bildiği halde satıma konu olan şeyi kabul etmemesi,
  • Alıcının gözden geçirme ve satıcıya bildirme külfetini yerine getirmiş olması,

Şeklinde özetlenebilir. Bu şartların yerine getirilmesiyle birlikte satıcının, satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, satılanı geri vererek sözleşmeden dönebilecek (227/1), satılanı alıkoyarak ayıp oranında sözleşme bedelinden indirim isteyebilecek (227/2), satılanın ücretsiz onarımını isteyebilecek (227/3) veya satılanın ücretsiz bir benzeri ile değiştirilmesini isteyebilecektir. (227/4)

Yukarıda bahsettiğimiz Borçlar Hukuku prensiplerini, due diligence kapsamında değerlendirmemiz gerekmektedir. Şöyle ki alıcı, satın alma öncesi nitelikli bir ön inceleme yaptırarak satıma konu olan hedef şirket ile ilgili pek çok bilgi edinebilmektedir. Bu bağlamda mevcut bir ayıbı da bildiği veya bilmesi gerektiği söylenebilir. TBK m. 222/I’e göre de satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu olmayacaktır. Ancak burada altını çizerek belirtmemiz gereken husus, ayıbın gizli olması durumunda satıcının ayıba karşı tekeffül sorumluluğunun devam edeceğidir.

Ayrıca yine belirtmemiz gerekir ki satıcının, hedef şirket hakkında vermesi gereken bilgiyi vermemesi yahut eksik vermesi durumunda ayıba karşı tekeffül sorumluluğu devam edecektir.

Ayıptan doğan sorumluluk kapsamında TBK’de düzenlenen seçimlik haklardan ücretsiz onarım isteme ve ücretsiz bir benzeriyle değişimini isteme haklarının şirket satış ve birleşmelerinde kullanılması işin doğası gereği mümkün olmadığından alıcı, sözleşmeden dönme veya satış bedelinden indirimi isteme haklarından birisini kullanabilecektir. Uygulamada daha çok satış bedelinden indirim isteme hakkının kullanıldığı görülmektedir.

9. Cezai Şart

Kişiler bir hukuki ilişkiye başlarken, bu ilişkiden herhangi bir zarar görmemeyi hatta bundan menfaat sağlamayı ümit eder. Bu beklentinin karşılanması bakımından tarafların edimlerini gereği gibi (zamanında ve tam olarak) yerine getirmeleri halinde bir sorun yoktur. Ancak günlük hayatta herkesin ahde vefa ilkesine (pacta sund servanda) uygun hareket ettiği maalesef söylenemez. Hal böyle olunca kişiler kendilerini güvence altına almak amacıyla birtakım tedbirlere başvurma yoluna gitmiş, hukuk düzeni de bunları meşru saymış ve tanımıştır. İşte borcun gereği gibi yerine getirilmemesi riski karşısında alacaklıyı koruyan bu hukuki güvencelerden biri de cezai şart müessesesidir.10 Cezai şart, genel olarak TBK. 179 ila 182’nci maddeleri arasında düzenlenmiş olup, asıl borca ilişkin olarak yapılan ek bir anlaşma mahiyetindedir.11  Başka bir ifadeyle, ceza koşulu bağımlı (fer’i) nitelikte bir edim borcu oluşturur.12 Asıl borç ile ceza koşulu arasında bu asli-fer’i borç ilişkisi yoksa artık bir cezai koşuldan değil seçimlik borçtan söz etmek gerekir.13

TBK m.182’ye göre taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. Ancak hakim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Cezai koşulu, şirket evlilikleri kapsamında incelediğimizde ise taraflar tacir oldukları için kanun koyucu tacirin basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiğinden hareketle cezai miktarın indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceğini hüküm altına almıştır. (TTK. m.22) Ancak bu cezai şart, tacirin mahvına sebep olacak artık ticari hayatını sürdürülemez kılacak nitelikte ise bu durumda TBK m.27 gereği söz konusu ücretlerden indirim yoluna gidilmesi gerekmektedir.

Cezai şartın talep edilebilmesi için tarafların cezai şart miktarını belirlemiş olup olmadıklarının bir önemi bulunmamaktadır. Yeter ki sözleşmeye bakıldığında cezai şart belirlenebilir olsun.

TBK m.180/I’e göre alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifasını isteyebilir. Diğer bir değişle cezai şart, zarardan bağımsızdır.

Her türlü borca aykırılıkta uygulanacak kuralı belirten ve bir genel hüküm olan TBK m. 112’ye göre borçlu, kendisine hiçbir kusur atfedilemeyeceğini ispatlayamadığı sürece  alacaklının zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Ancak TBK m.180/I’in uygulama alanı bulduğu, önceden kararlaştırılan bir cezai şartın söz konusu olduğu bu durumda borçlunun kusurlu olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Cezai şart zaten sözleşme gereği gibi ifa edilmemesi halinde önden belirlenmiş tazminat gibi olduğundan borcun gereği gibi yerine getirilmediğinin ispat edilmesi yeteridir.

Meydana gelen zararın, kararlaştırılan ceza tutarını aşması durumunda (munzam zarar) ise alacaklının aşan miktarı isteyebilmesi için borçlunun kusurunu, ispat etmesi gerekmektedir. (TBK m.180/II) Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, alacaklının zararın tamamının ispat etmek zorunda olması değil, yalnızca aşkın zarar kadarının ispat etmek zorunda olmasıdır.

Ceza koşulu seçimlik ceza koşulu ve  ifa ile istenebilecek ceza koşulu olmak üzere iki şekilde sınıflandırılabilir.

Seçimlik ceza koşulunda alacaklının TBK m. 179’e göre ceza koşulunun yerine getirilmesini istenebilmesinin koşulu ifayı talep etmemektir. İfadan vazgeçerek cezanın yerine getirilmesini isteyen alacaklının ise artık bundan dönmesi mümkün değildir.14

İfa ile istenebilen ceza koşulu TBK m. 179/II’ye göre borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi nedeniyle kararlaştırılması durumunda alacaklının, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilmesine olanak sağlamaktadır.

Cezai şartın miktar ve süre açısından sınırlandırılması mümkündür. Örneğin satıcının, zararın sözleşmenin bedelini aşması durumunda yahut bedelin belirlenen bir oranı aşması durumunda sorumlu olmayacağını belirtmesi miktar yönünden bir sınırlandırmadır. Ya da satıcının meydana gelen zararlardan üç yıl süre ile sorumlu olacağını belirtmesi süre açısından bir sınırlamadır.

10. Hissedarlar (Pay Sahipleri) Sözleşmesi (Shareholder Agreement [SHA] )

Hissedarlar sözleşmesi veya pay sahipleri sözleşmesi, kanunda düzenlenmediği için atipik bir sözleşme vasfındadır ve sözleşmenin tarafları kural olarak ilgili şirketin pay sahipleridir. Bu sözleşme ile pay sahiplerine adil davranılması ve haklarının korunması amaçlamaktadır. Bu sözleşme ile pay sahipleri, şirketin esas sözleşmesi ile veya şirket sözleşmesi ile düzenlenmesi mümkün olmayan, kanunun esas sözleşme ile veya şirket sözleşmesi ile tanzim edilmesini uygun bulmadığı veya sınırlandırdığı konu ve hususlara ilişkin olarak ya da kanun uygun bulsa dahi kamuoyu ile paylaşılması istenmeyen hususlar için düzenlenebilir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere hissedarlar sözleşmesi mevcut hissedarın veya hissedarların hisselerinin tamamını satmaması durumunda diğer bir değişle exit olmaması durumunda düzenlenen Borçlar Hukuku çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir kurum olduğundan temel anlamda ortakların, ortaklar hukuku çerçevesinde birbirlerine karşı olan hak ve borçlarını düzenler.

Pay sahipleri sözleşmesi kanunda düzenlenmediği için atipik bir sözleşmedir. Herhangi bir şekil şartına tabii olmamakla birlikte ispat kolaylığı açısından uygulamada yazılı olarak veya noterde tasdik ettirilerek düzenlendiği görülmektedir. Sözleşme yalnızca tarafları bağlar, nedenle üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.

Uygulamada hissedarlar sözleşmesinin zorunlu olmadığı halde düzenlenmesinin önemli sebeplerinden birisi de veto hakkıdır. Şöyle ki hisse sahipliği açısından çoğunluk durumda olan taraf, buna paralel olarak yönetim kurulu ve genel kurulda da tek başına karar alabilmektedir. İşte bu durumu şirketin tasfiyesi, malvarlığının satımı, markasının devri gibi kritik hususlarda sınırlandırmak açısından azınlık olan tarafa bir veto hakkı tanınır. Bu hak çerçevesinde, yönetim kurulu veya genel kurul bir karar alabilmek için en azından azınlık hissedarın atadığı bir üyenin olumlu oyuna ihtiyaç duyar.

TTK m.339 ve 340 uyarınca anonim şirket esas sözleşmesinin içeriği tanımlanmıştır. Bu maddeler gereğince şirketin hisselerinin bir opisyon sözleşmesine konu edilmesi ve bu şekilde bir devir sınırlandırmasını içermesi mümkün değildir.15 Zira m.340 uyarınca yukarıda da belirttiğimiz üzere esas sözleşme kanunun emredici hükümlerinden sapan düzenlemeler içeremez. İçerirse bunlar hükümsüzdür. TTK m. 489 vd ise pay devrinin sınırlandırılabileceği halleri içermekte olup 489 vd. dışındaki devir sınırlandırmaları m. 340 uyarınca esas sözleşmeye konu edilemez. Bunların ayrıca bir pay sahipleri sözleşmesine konu edilmesi gerekir.16

11. Hissedarlar Sözleşmesinde Düzenlenmesi Mümkün Olan Hususlar

11.1 Öncelik Hakkı (Right of First Refusal)

Öncelik hakkı, payını satmak arzusunda olan pay sahibinin, bunu diğer pay sahiplerine bildirmek ve devri planlanan payı öncelikli olarak onlara teklif etmek zorunda olmasıdır. Diğer pay sahipleri payı satın almak konusunda üçüncü kişilere kıyasla bir öncelik hakkı sahibidirler.17 Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse bu hak sayesinde hisselerini satmak isteyen hissedarın satım hakkı engellenmezken hak sahiplerinin satın almada önceliği bulunur ve bu sayede şirkete üçüncü bir kişinin girişi engellenir.

11.2 Birlikte Satışa Zorlama Hakkı (Drag Along Rights)

Sürükleme hakkı olarak da ifade edebileceğimiz birlikte satışa zorlama hakkı, çoğunluk hisseye sahip pay sahibinin hisselerini satması durumunda azınlık olan pay sahibini de bu karara uymaya zorlamasıdır. Bu hak sayesinde çoğunluk hisseye sahip hissedar korunmuş olur.

11.3 Birlikte Satma Hakkı (Tag Along Rights)

Peşine takılma hakkı olarak da ifade edebileceğimiz birlikte satma hakkı, çoğunluk hisseye sahip hissedarın hisselerini satmak istemesi durumunda azınlık hisse sahibinin de aynı koşullar içerisinde hisselerini satabilme hakkıdır. Diğer bir ifadeyle birlikte satma hakkı, azınlık hisse sahibini korumaya yönelik ona imtiyaz sağlayan bir haktır.

11.4 Opsiyon Türleri

Opsiyon, satın alan tarafa herhangi bir ürünün fiyatını bugünden sabitlemek koşulu ile bu ürünü ileride bir vadede satın alma ya da satma hakkını veren bir anlaşmadır.18 Opsiyonu satın alan taraf  (long, buyer, uzun taraf), aldığı bu hak karşılığında satıcıya (short, seller, writer, yazıcı, keşideci, kısa taraf) prim (option premium) ödemek zorundadır. Opsiyon sözleşmesi, satın alan tarafa alım-satım hakkı verdiği için satın alan taraf bu hakkını kazançlı olduğu zaman kullanacaktır. Opsiyonu satan taraf ise sözleşmeyi alan tarafın hakkını kullanmak istemesi hâlinde alım ya da satım yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmektedir. Opsiyon sözleşmesini alan tarafın riski ödediği primle sınırlı iken satan tarafın yükümlülüğü sınırsızdır.19

11.5 Alım Opsiyonu (Call Option)

Alım opsiyonu, sahibine bir aktifi önceden belirlenmiş (exercise price) fiyattan satın alma hakkına denir. Alım opsiyonu, opsiyonu alan tarafa belirli bir vadede veya belirli bir vadeye kadar, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte ekonomik veya finansal göstergeyi, sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma hakkı veren, ancak almayı zorunlu tutmayan, satan tarafı ise alıcının talebi halinde satmaya yükümlü kılan sözleşmeyi ifade eder.20

Örneğin, X firmasına ait 90 dolar eksersiz fiyatlı bir Temmuz ayı alım opsiyonu kontratı, X firmasının bir adet hisse senedini Temmuz ayına kadar herhangi bir tarihte 90 dolar fiyattan alma hakkını verir. Opsiyon sahibi bu opsiyonu kullanmak zorunda değildir. Ancak X firmasının hisse senedi fiyatı 90 doların üstüne çıkarsa, opsiyon sahibi tabii ki karlıdır ve opsiyonunu kullanabilir. Bu şekilde 90 dolara opsiyonunu kullanan kişi onu spot hisse senedi piyasasında satarak karını realize edebilir. Eğer opsiyon süresinden önce kullanılmazsa, geçerliliğini yitirir.21

11.6 Satım Opsiyonu (Put Option)

Satım opsiyonu, opsiyonu alan tarafa belirli bir vadede veya belirli bir vadeye kadar, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte ekonomik veya finansal göstergeyi, sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi satma hakkı veren (ancak satmaya zorunlu tutmayan), satan tarafı ise opsiyon alıcısının talebi halinde satmaya yükümlü kılan sözleşmeyi ifade eder.

Opsiyonu alan tarafın ileride fiyatların düşeceği yönünde bir beklentisi veya çekincesi vardır. Beklentisi doğru çıktığı takdirde elindeki menkul kıymetleri piyasaya  göre  daha  yüksek fiyattan   opsiyon  yazıcısına  satma  hakkı doğacaktır.22

Önceki örnekteki rakamları kullanırsak, X firmasının hisse senedi fiyatı 90 doların altına düşerse, opsiyon sahibi kara geçer ve opsiyonunu kullanabilir. Bu şekilde kişi hisse senedini örneğin 75 dolardan spot hisse senedi piyasasından satın alır, ve opsiyonunu kullanarak karını realize edebilir.23


  1. Facebook’un Instagram’ı satın alarak kendisini geri planda bırakacak potansiyel bir rakibin tehdidinden kurtulduğunu söylememiz çokta yanlış olmayacaktır.
  2. Bu durumun en güzel örneği emeklilik fonlarıdır. Örneğin Kanada, Singapur ve Avrupa merkezli üç emeklilik fonu 2014 yılında Medical Park’ın çoğunluk hissesini satın aldı.
  3. Elbette her finansörün ticari hayatta aktif birer yönetici olması olanaksızdır. Bu sistemde alanında uzman kişiler fonu kullanarak yatırım yapmaktadırlar. Fon için ayrılan süre dolmadan önce (genellikle 10 yıldır) fonu kullanan kişiler yatırım yaptıkları şirketlerin hissedarlıklarından çıkarak, kullandıkları bu fonu faizi ile birlikte sahiplerine iade ederler.
  4. PULAŞLI, s.211
  5. İnspeksiyon, Palpasyon, Perküsyon, Oskültasyon ve Olfaksiyon olmak üzere temelde beş işlem.
  6. Uyumluluk incelemesi, Finansal inceleme, Makro çevre incelemesi, vergisel inceleme, Operasyonel inceleme gibi kısımlara ayrılabilir.
  7. Pricewaterhous eCoopers, Ernst&Young, Deloitte ve KPMG’nin oluşturduğu bu yapı küresel muhasebe pazarının yaklaşık % 67’sini oluşturmaktadır.
  8. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere finansal yatırımcının operasyonel anlamda bir hedefi olmadığından, ve hedef şirketin büyümek amacıyla sermayeye ihtiyacı olduğu durumda genellikle azınlık olarak hisselerin ¼’’e kadar olan kısmı satılır. Diğer bir değişle bu durumda alıcı yüksek bir bedel ödeyerek hedef şirketin sermayesine katkıda bulunur, karşılığında ise bir takım ortaklık hakları elde eder.
  9. Satıcının ağır kusurlu olması halinde yapılan bu anlaşma hükümsüzdür.
  10. TAMER, Tacirler Bakımından Cezai Şart, s.2
  11. DEMİRTAŞ, s.850
  12. EREN, Borçlar Hukuku, s. 1170; OĞUZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku, s. 902; TUNÇOMAĞ, Borçlar Hukuku, s. 859; VON TUHR/ESCHER, Obligationenrecht, s.278; GAUCH/SCHLUEP, Obligationenrecht, Nr. 3959; OR Kommentar/Ziegler, OR Art. 160, s. 146,Nr. 6.; BUCHER, Obligationenrecht, s.523; bkz. BGE 73 II 161
  13. TUNÇOMAĞ Borçlar Hukuku, s. 859.
  14. OĞUZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku, s. 905.
  15. Limited şirkette ise TTK m. 577 gereği alım, ön alım ve geri alım gibi opisyon sözleşmelerinin şirket sözleşmesine derc edilmesi mümkündür.
  16. http://www.elithukuk.com/anonim-sirketlerde-pay-sahipleri-sozlesmeleri/
  17. OKUTAN NILSSON, Anonim Ortaklarda Pay Sahipleri Sözleşmesi, İstanbul 2003, s.211
  18. GÜNDÜZ, L., TUTAL, M., “Türev Ürünlerin Muhasebeleştirilmesi: Türkiye Uygulaması Üzerine Bir Öneri”
  19. Muhasebe ve Finansman Türev Piyasa Araçları, Ankara 2007
  20. http://www.vob.org.tr/vob/turkish/egitim/piyasa/faq.rtf
  21. BÜKTEL OĞUZ, NTVMSNBC, Ekim 2004
  22. http://www.vob.org.tr/vob/turkish/egitim/piyasa/faq.rtf
  23. BÜKTEL OĞUZ, NTVMSNBC, Ekim 2004